27 Haziran 2014 Cuma

ÜVERCİNKA

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
                                                              kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
                           Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
                           Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
                           Afrika dahil

Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
                                                  değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
                                                            diziyorlar
Bütün kara parçalarında
                            Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
                           Afrika hariç değil

6 Haziran 2014 Cuma

GECE ŞİİRİ

ŞÖYLE OTURSAN YANIMA GECE VAKTİ USULCA,
ŞİİR DİNLESEK SENİNLE MUM IŞIĞINDA .
SONRA YAVAŞ YAVAŞ ERİYEN MUM GİBİ KAPANSA GÖZLERİMİZ.
BAŞIN OMZUMA DÜŞSE, SONRA SAÇLARININ KOKUSUNU İÇİME ÇEKSEM .
YAZ VAKTİ ESEN RÜZGÂRLAR GİBİ HİSSETSEN NEFESİMİN SICAKLIĞINI SAÇLARINDA.
TUTSAN ELİMİ YOLDAN KARŞIYA GEÇEN ÇOCUĞUN ANNESİNİN ELİNİ TUTTUĞU GİBİ SIMSIKI .
BERABER AYNI HAYALLAERİ KURSAK.
KİMSE DUYMASIN DİYE FISILDADIĞIMIZ O KELİMELER HAYKIRSA İÇİMİZDE.
GÖZLERİMİZ DOLSA HEYECANDAN.
BİRBİRİMİZE BAKA BAKA UYUYA KALSAK SONRA.
SABAH; ESEN RÜZGÂRLA, PERDELERİN HIŞIRTISIYLA, KUŞ CIVILTILARIYLA UYANSAK.
GECEDEN KALAN IŞILDAYAN GÖZLERİNLE BAKSAN BANA.
ÖPMEYE KIYAMASAM DUDAKLARINI, ŞÖYLE BİR YAKLAŞIP GERİ ÇEKİLSEM.
SONRA YİNE KOKLASAM SENİ.
BU SEFER ŞAİRİN DEDİĞİ GİBİ ANNEM OLSAN, BABAM KOKSAN BURNUMA.
VE DUDAKLARINLA BAĞLAYIP, GÖZLERİNLE HAPSETSEN BENİ.










18 Nisan 2014 Cuma

Nietzsche'nin Hayatı Sorgulayan Şiiri

GİDENE KAL DEMEYECEKSİN..
GİDENE KAL DEMEK ZAVALLILARA,
KALANA GİT DEMEK TERBİYESİZLERE,
DÖNMEYENE DÖN DEMEK ACİZLERE,
HAK EDENE GİT DEMEK ASİLLERE YAKIŞIR.
KİMSEYE HAKETTİĞİNDEN FAZLA DEĞER VERME
YOKSA DEĞERSİZ OLAN HEP SEN OLURSUN...
DÜŞÜN...
KİM ÜZEBİLİR SENİ SENDEN BAŞKA?
KİM DOLDURABİLİR İÇİNDEKİ BOŞLUĞU,
SEN İSTEMEZSEN?
KİM MUTLU EDEBİLİR SENİ,
SEN HAZIR DEĞİLSEN?
KİM YIKAR,YIPRATIR SEN İZİN VERMEZSEN?
KİM SEVER SENİ ,SEN KENDİNİ SEVMEZSEN?
HERŞEY SENDE BAŞLAR,SENDE BİTER...
YETER Kİ YÜREKLİ OL,TÜKENME,TÜKETME,
TÜKETTİRME İÇİNDEKİ YAŞAMA SEVGİSİNİ...
YA ÇARESİZSİNİZ YADA ÇARESİZSİNİZ...
ÖYLE BİR HAYAT YAŞADIM Kİ,CENNETİ DE GÖRDÜM
CEHENNEMİDE.
ÖYLE BİR AŞK YAŞADIM Kİ
TUTKUYUDA GÖRDÜM,PES ETMEYİDE.
BAZILARI SEYREDERKEN HAYATI EN ÖNDEN,
KENDİMİ BİR SAHNEDE BULDUM
OYNADIM...
ÖYLE BİR ROL VERMİŞLERDİ Kİ
OKUDUM,OKUDUM,ANLAMADIM...
KENDİ KENDİME KONUŞTUM BAZEN EVİMDE,
HEM KIZDIM HEM GÜLDÜM HALİME.
SONRA DEDİM Kİ SÖZ VER KENDİNE
DENİZLERİ SEVİYORSAN,DALGALARI DA SEVECEKSİN,
SEVİLMEK İSTİYORSAN,ÖNCE SEVMEYİ BİLECEKSİN,
UÇMAYI BİLİYORSAN,DÜŞMEYİ DE BİLECEKSİN,
KORKARAK YAŞIYORSAN,YALNIZCA HAYATI SEYREDECEKSİN.
ÖYLE HAYAT YAŞADIM Kİ SON YOLCULUKLARI ERKEN TANIDIM.
ÖYLE DEĞERLİYMİŞ Kİ ZAMAN HEP ACELE ETMEM BUNDAN,
ANLADIM.



NİETZSCHE

12 Nisan 2014 Cumartesi

HAYALLE YAŞAYAN


       Nedir bu gereksiz yere sevmek nasılsa tüm aşklar bir gün bitecek diyemiyor işte insan. Bazen öyle bir boşluk yaşıyorsun ki sanki hayatta aşktan başka bir şey yok. Ve sen buna sahip değilsin. Düşünsene ne kadar kötü. Hani derler ya gerçek aşk en ummadığın anda gelir diye benim ki ne umduğum ne de ummadığım anda geldi. Ama çok büyük heyecanla bekliyorum kendisini. Düşünsene tek yürekte iki kişisin. Çok farklı bir şey olsa gerek. Böyle en büyük hayallerini onunla birlikte yaşıyorsun. Onunla gülüp onunla ağlıyorsun. Çok mutlusunuz. O da çok güzel ama. Tabiat kadar cesur, arılar gibi hünerli. Ona bırak kızmayı gonca dudağından bile öpmeye kıyamıyorsun. Gözünden filan sakınıyorsun. Sonra birbirinize kızıyorsunuz mesajlar bir anda gelmemeye başlıyor telefonlar çalmıyor stresten tırnaklarını yiyor bir mahkum gibi ortalıkta volta atıyorsun. Aslında hiç dayanamıyorsun böyle beklemeye ama birazda gurur yapıyorsun işte. Ve sonunda gururuna yenilen taraf mağlubiyeti kabul ediyor ve tekrardan iletişime geçiyor. İşte tam o anda birbirinden az da olsa uzakta olan iki çift göz parıldıyor tek bir kalp iki ayrı bedende heyecanla çarpıyor. İşte tam böyle hayaller kurarken 00:40 da gerçekleşen birkaç kelimenin beyninde yarattığı uğultuyla her şey darma dağın oluyor. İşte en kötüsü de bu. Hayalle yaşayan…                    

10 Nisan 2014 Perşembe

UMUDU ARIYORUM

 Umutsuzluk çaresizlik kokuyor her yer.
 Bir falcının yalancı dudaklarından çıkan sözde umut arıyorum.
 Denizin dalgasının kayaları aşmak için sarf ettiği çabada arıyorum umudu. 
Kanat çırpan martının, atılan simidi yakalamaya çalışmasında arıyorum umudu. 
Sigaranın her nefesiyle daha da derine gömülen dertlerde arıyorum umudu. 
Güneşin gözlerine vurmasıyla küçülen gözbebeklerinde arıyorum bazen de umudu. 
Saçlarının dalgalanmasıyla yüreğime ses eden fısıltıda arıyorum umudu. 
Her adımınla inleyen kaldırım taşlarında arıyorum umudu. 
Güzel gülüşünle yanağında beliren çizgilerde arıyorum en çok da. 
Senin karşıdan gelişini izlerken süzülen endamında da arıyorum. 
Neden kaçıyorsun benden büsbütünüyle sende bulmak varken aradığım umudu…

8 Nisan 2014 Salı

KARIMA MEKTUP

Bir tanem!
Son mektubunda:
'Başım sızlıyor yüreğim sersem! ' diyorsun.
'Seni asarlarsa seni kaybedersem;
diyorsun;
'yaşayamam! '
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin
kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlılarda
ölüm acısı.
Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki sevgilim;
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer
ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar
Nazıma!
Ben,
alaca karanlığında son sabahımın
dostlarımı ve seni göreceğim,
ve yalnız
yarı kalmış bir şarkının acısını
toprağa götüreceğim...
Karım benim!
İyi yürekli
altın renkli,
gözleri baldan tatlı arım benim:
ne diye yazdım sana
istendiğini idamımın,
daha dava ilk adımında
ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
kellesini adamın.
Haydi bunlara boş ver.
Bunlar uzak bir ihtimal.
Paran varsa eğer
bana fanila bir don al,
tuttu bacağımın siyatik ağrısı,
Ve unutma ki
daima iyi şeyler düşünmeli
bir mahpusun karısı.

NAZIM HİKMET - KARIMA MEKTUP 



ÖLÜM ÜSTÜNE

   Madem ki ölümün önüne geçilemez, ne zaman gelirse gelsin. Sokrates'e ; "Otuz zalimler seni ölüme mahkum ettiler, " denildiği zaman: " tabiat da onları ! " demiş.

   Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!

   Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de her şeyin ölümü olacaktır.Öyle ise, yüz yıl daha yaşayamayacağız diye ağlamak, yüz sene evvel yaşamadığımıza ahlamak kadar deliliktir.Ölüm başka bir hayatın kaynağıdır. Bu hayata gelirken de ağladık, eziyet çektik, bu hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik.

   Başımıza bir defa gelen şey, büyük dert sayılmaz. Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? Ölüm, uzun ömürle kısa ömür arasındaki farkı kaldırır, çünkü yaşamayanlar için zamanın uzunu kısası yoktur. Aristo, Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşayan küçük hayvanlar olduğunu söyler. Bu hayvanlardan, sabahın saat sekizinde ölen genç, akşamın saat beşinde ölen ihtiyar sayılır. Bu kadarcık bir ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimizi gülünç etmez ? Ama edebiyetin yanında, dağların, şehirlerin, yıldızların, hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür.

   Tabiat bunu böyle istiyor. Bize diyor ki: "Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öyle çıkıp gidin.Ölümden hayata geçerken duymadığımız kaygıyı ve korkuyu, hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin, dünyan hayatının, şartlarından biridir. (İnsanlar birbirini yaşatarak yaşarlar ve hayat meşalesini, koşucular gibi, birbirlerine devrederler -Lucretius ).

   Yaşadığımız her an, hayattan eksilmiş, harcanmış bir andır. Ömrümüzün her günkü işi, ölüm binasını kurmaktır. Hayatın içinde iken ölümünde içindesiniz, çünkü hayattan çıkınca ölümden de çıkmış oluyorsunuz.Yahut şöyle diyelim isterseniz; hayattan sonra ölümdesiniz, ama hayatta iken ölmektesiniz. Ölümün ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır.

   Hayattan edeceğiniz karı ettiyseniz, doya doya yaşadıysanız, güle güle gidin.

   "Niçin hayat sofrasından, karnı doymuş bir davetli gibi kalkıp gidemiyorsun? Niçin günlerine, yine sefalet içinde yaşanacak, yine boşuna geçip gidecek günler katmak istiyorsun? -Lucretius "

   Hayat kendiliğinden ne iyi ne de fenadır, ona iyiliği ve fenalığı katan sizsiniz.

   Bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yoktur. Atalarınızın gördüğü, torunlarınızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu düzendir.


MONTAIGNE

7 Nisan 2014 Pazartesi

İYİ İNSANLARIN İNTİKAMI



Affetmek ve unutmak iyi insanların intikamıdır.   –SCHİLLER-

Affetmek! Birçok insanın başaramadığı ya da çok zor başardığı bir erdemdir affetmek. İnsanların fiilen uyguladıklarında kendilerini hem çok iyi hem de çok kötü hissetmesine sebep olan karmaşık bir duygu karmaşık bir hissiyattır aslına bakarsak. Eğer sen bir hatayı affedip ve bundan zerre kadar pişmanlık duymazsan işte o zaman gerçekten iyi insan olabilmişsin demektir. İyi insan tereddütsüz     “ affettim” diyebilir, çünkü bilir ki sonunda intikamını almış olacaktır. Birçok dostluk, arkadaşlık, kardeşlik, aşk affetme eyleminin denizinde uzun süre çırpındıktan sonra kıyıya vurur. Kimisi harap düşmüş kimisi ise intikamla taçlandırılmış. Affetmeyen, affedemeyen hem kendini hem erdemini hem intikamını hem de gururunu kaybetmişken affettim diyebilen ise intikamını almış zafere ulaşmış ve gerçek erdemliliğin tadına bakmış demektir. Öyleyse bizde hep affetmekten yana olalım. Kısacık ömrümüz keşkeler ve pişmanlıklarla yitip gitmesin.

Affet, marufu emret ve cahillerden yüz çevir! (Araf 199)

6 Nisan 2014 Pazar

Büyük Derbi !

Yine bir derbi gördük, geçirdik. Türk futbolunun ölmüşlüğü tekerrür etti. Böyle büyük sayılan takımlara, yakışmayan bir futbol ve davranışlar gerçekten çok üzücü. Ligin en heyecanlı maçı olması gereken dünyanın en büyük ve en önemli derbilerinden biri sayılan bu maçtan ikinci lig takımlarının verdiği  heyecan ve  oyun kalitesi bile kat kat daha iyi ve kalitelidir. Kaliteli sayılan takımlar, oyuncular,hakemler bile böylesine acizse söylenecek çok fazla söz yok.
                          


Acayip edebiyat yapasım var ama yazacak şey bulamadım . . .